ANA 1: ANA YÜREĞİ 18.11.2018
Annem nüfusta 1934 doğumlu görünüyor. Aslında 1938 doğumlu. Babası okuldayken erken almak için yaşını büyük göstermiş sonraları. İlkokul üçe kadar okuyabilmiş. Köylük yerde ne gerek var okumasına zaten… Okul dediğin Fethiye’nin Seki kasabasında… Çukurçeylen mezrasından 6-7 km ötede olan Seki’ye karda okula çocuğu getirip götürmek de dert.
Hikayenin bir kısmını BABA serisinde anlattım. Köyden çıkışları, babamın annemi kaçırması, tecavüz olayı nedeniyle hapse düşmeleri vs
Bizimkiler son durak olarak Muğla’ya yerleşirler.. Sonra da gecekondu önleme bölgesi kapsamında planlı olarak düzenlenen Akyol mevkiinde müstakil ev yaptırırlar. O bölgenin okulu olan Sabri Acarsay ilkokulu’na gittim ben. Istanbul zengini bir aile yaptırmış bu okulu… Insanları okutarak kaderini değiştirirsin…O zamanlar öyleymiş…
Fakat okulda benim için bir problem var. Gözler o zaman da miyop şimdi de. İlkokul başlangıcında -2 miyop olmama rağmen gözlük takmıyorum çünkü yaşıtım çocuklar okulda dörtgöz diye alay ediyorlar. Fakat gözlük takmayarak karatahtayı da göremiyorum. Sınıfda okumayı en son ben çözdüm. Okuyabilene sınıfda öğretmenler kırmızı kurdela takıyor. Kırmızı kurdelayı önlüğe takınca şeref madalyası almış oluyorsun. Okula kurdelalı önlükle gidip geliyorsun.
Annem okumayı bana öğretmek için çok uğraştı. Öğretmenlerin bu çocuk okumaz dediklerini bilirim. Onlara inat gaz lambası eşliğinde. her gece okulda o gün ne öğretilmişse bildiği kadar tekrar ettirdi bana. Annem için okumayı geç de olsa öğrenmem bir gurur kaynağı oldu. İlk öğretmenim o benim..
Küçükken beni hakimim, doktorum, valim, paşam diye severdi. Bunlardan biri olmamı istedi. Kendi makus talihini çocuklarının okumasıyla yenecekti. Boğaziçi Üniversitesi’ne girdiğim puanla istediği mesleklerin hepsine girebilirdim. Ancak miyopluk nedeniyle ne askerlik ne de doktorluk benim için bir opsiyondu. Vali ya da hakim olabilirdim belki ama finansçı oldum çıktım sonunda.
Gelelim bugüne…
Annem 13.11.18’de Muğla Sıtkı Koçman Hastanesi’ne diyabet ve sol ayagında kan dolaşımı problemi nedeniyle yatırıldı. 6 gün hastanede bekletilerek 19.11.18’de sol diz altından bacağı kesildi.
Resmi 84, gayri resmi 80 yaşına kadar belki 60 sene sigara içti. Bir türlü bırakamadı. Diyabet programına uyamayarak ve üstüne sigara içerek bedelini ayağı kesilerek ödedi. . Belki hastane ve çocukları olarak bizler daha özenli olsaydık bu kadar kesilmeyebilirdi. Doktor değilim, artık vebali onlara ait. Muğla gibi yerde hastanede insan çaresizliğini gördüm. Burada hafta sonu hayat duruyor, öğle araları gene aynı.. Refakatçi sistemi hasta bakıcı ve hemşirelerin yerini almış, hastalara zarar getiren bir sistem olmuş çıkmış. Hastalar, hastaneye refakatçı olmak korkusu nedeniyle çok geç getiriliyorlar. Refakatçın yok mu bittin…
Dün 18.11.18 sol ayağındaki doku kaybı annemi kötüleştirdi. Nefes alışı zorlaştı. Hemşireyi zor ikna edip nabzı limitte (90) iken oksijen desteği verdik. Ancak Pazar günü olduğu için devlet hastanesinde mübarek Pazartesi’yi beklemek durumundaydık. Vucudu sanırım pis kan nedeniyle zehirlenip halusinasyon görmeye başladı. Bir ara beni kardeşim Hüseyin ile karıştırdı. Dedi ki: ” Hüseyin, bu bakıcı kadın nerede kaldı? Insan biraz erken gelir. Abin gelmiş Istanbul’dan. Beraber evde dinlenirsiniz, yemek yapıp yersiniz, konuşursunuz oğlum” !!!
Eşim Zhanna internetten bakmış. Ayağı bu durumda olan kişinin acısı her an hastalıklı bölgenin her yerine iğne yapıyorlar gibi acırmış veya sürekli bıçakla kesiliyor gibi hissederlermiş. Bu acının içinde eve gelen oğlunu düşünüyor. İşte ana yüreği budur. Annem herkesin anasıdır ve onları temsil etmektedir. Kahrımdan öldüm inanın.
Bugün (19.11.18) burnuna oksijen desteği takılan annem kat kat hastane polikiniklerinde dolaştırılıp ameliyat öncesi doktor doktor gezdiriliyor. En komiği ise Solunum Fonksiyon Testi denenmesi!!!!!! Bilenler bilir bu testin nasıl yapıldığını… Burnunda oksijen destegi olan yarı baygın hasta bunu nasıl yapacak? Ayrıca ameliyata girecek hasta o kadar kalabalığın içinde neden dolaştırılır? Insan hayatı bu memlekette bu kadar ucuz ve kadere bağlı işte…
Ameliyata girmeden önce yıllardır kader arkadaşı babamla telefonla görüştürebildim. Babam bir odada anca kendi ihtiyaçlarını görecek kadar yaşıyor. Annemin o durumunda yanında olamadı. Telefonla bir iki dakika konuşturabildik.
Akşam ameliyattan çıktı. 17:40. Diz altından bacagı kesilmiş. Yoğun bakımda ziyaretine gittim. Durumu iyi görünüyor. Dualarım onunla, Allah yardımcın olsun anam. Bilene bilmeyene herkese selamı var.
ANA II’ de devam edecek…..