21.06.20 17:13

Babam iç kanama nedeniyle 12.Mayıs.20’de hastaneye yatırıldı. Öncesinde artık iştahı kesilmiş ve çokcası evde sağlık hizmetlerinin serum desteğiyle yaşıyor. Hastanenin verdiği yatış belgesini kullanarak kaymakamlıkdan izin alıp Muğla’ya babanın yanında refakatçi olmak üzere 13.5.20’de yola çıkıyoruz. İzin üç günlük. Babamın yanında 24 saat kardeşim Hüseyin kalıyor.

Oğulları ve baba.

Üç gün izin sürecince gündüzleri ben kalıyorum. akşamları ise kah Hüseyin kah gece için tuttuğumuz bakıcılar kalıyor.


Hüseyin hastaneye babamı yatırdıkları sıra olan bir anı anlatıyor. Babamı muayene eden doktor sanırım prostat muayenesi yapıyor. Onun da canı çok acıyor.

“Benim Istanbul’da Doğan Grubunda oğlum var. Söyleyeceğim ona şimdi seni”

Doktorlar tabii ki görevini yapıyor ama babamın oğluna güven duyması, işleri yoluna koyacağıma dair bir umudu olmasını gösteriyor bu durum.


Doksan yaşının getirdiği bedensel ve zihinsel çöküntüye rağmen bizleri tanıyor. Ana serisinden hatırlarsınız. Annemi vefatından önce son görüşümde tam gidecekken eşim Zhanna’yı sormuştu.

  • Ana: Hani Canan (Zhanna) nerde?
  • Ben: Evde bavul topluyor ana.
  • Ana: Ben severin onu. Onun kalbi temiz.

Bu sefer babam:

  • Kızın (eşin) çok güzelmiş. Şöyle kibarcık.
  • Baba: Şirketin işleri nasıl oğlum?
  • Ben: İyi baba.
  • Baba: Aydın Doğan’ın yanındasın değil mi?
  • Ben: Evet baba.

3 günlük izin sonunda yanından ayrılırken:

  • Ben : Allasmarladık baba.
  • Baba: Güle güle oğlım. Dikkatli gidin. Yavaş sürün.

Üç gün çabuk gelip geçiyor ve Muğla’dan ayrılıp ve yine kaymakamlıktan izin alıp sezon hazırlığı için Kaş’a geçiyoruz ve orada da üç gün durup işlerin bir kısmını yoluna koyup İstanbul’a 20.5.20’de geri dönüyoruz.


Fakat önümüz Ramazan Bayramı. Hastane babayı bayram boyunca tutmaya karar veriyor. Şansımızı deneyip tekrar kaymakamlığa başvuruyoruz. Allah razı olsun refakatçilik için yine izin veriyorlar. Belki son bayramı beraber geçirmek için tekrar Muğla’ya eşimle beraber gidiyoruz. Biliyorsunuz Ana serisindeki pişmanlıklarımdan biri 2018’i – 2019’a bağlayan yılbaşını Ana ve babayla geçirmememdi. İçimden bir ses bunun son yılbaşı olduğunu söylüyordu. Bu kez yol yorgunluğuna rağmen içimdeki sesi dinliyorum. Muğla’ya tekrar geliyoruz.

Ramazan Bayramı hastanede geçiyor. Babamın bayramını kutlayıp elini öpüyorum.

Bayramda birkaç enstantane.

  • Ben : İyi misin baba?
  • Baba : Maşallah çok iyiyim.
  • Ben: İğne yapalım mı?
  • Baba: Yok, gerek yok şimdilik. (benim gibi iğne korkusu var. Sevmez)

Bayramın birinci günü. Gece bakıcısından nöbeti devralmak için Hüseyin ile beraber hastaneye gidiyoruz. Odaya girer girmez bizi görüyor:

Oğullarım. Aslanlarım. Seviniyor biz geldik diye.

Üç gün yine çabuk bitiyor. İzni uzatmaya çalışıyorum ama izin çıkmıyor. Bu durumda 25 Mayıs’da tekrar yola koyuluyoruz. Yola koyulma planı ani oluyor çünkü bir gün daha kalma planımız vardı Muğla’da. 25’i akşamı hastanedeyken Hüseyin nöbeti devralmak için hastaneye geliyor.

Hüngür hüngür ağlayarak tekrar helallik istiyorum. Babam : “Helal olsun oğlum”

Kardeşime sarılıyorum. Beraber başlıyoruz ağlamaya. Babam huzursuzlanıyor. İçim buruk hastaneden ayrılıyorum eşimle.


Biz ayrıldıktan bir gün sonra Hastanedeki doktoru babamı iyi beslenebilmesi için mide tüpü takmak ve ilave olarak iç kanamanın nedenini anlamak için endeskopi ve labroskopi ameliyatına alıyor. Mide tüpü taktırmazsak iyi beslenemediği için vefat edecek, taktırsak 90 yaşındaki bedeni bu operasyonları ve narkozu nasıl kaldıracak? Yaşaması daha değerli kararıyla operasyona kardeşler olarak izin veriyoruz.

Mide tüpü başarıyla takılıyor ancak artık narkoz etkisiyle o gündür bu gündür bizleri tanımıyor. İlerleyen dönemde kardeşimle konuşuyoruz olanları. Bazen ağrısı oluyor bazen böbrek yetmezliği nedeniyle bolca serum veriliyor.

Büyük ihtimal Kurban Bayramı’ndan önce bizlere veda edecek. Ramazan Bayramı’na kadar bizlerle vedalaşabilmek için dayandı ve bizler bayramını kutladık. Elini öptük, helalleştik.


Ana ve baba serisini okuyanlar, Ana ve Baba’nın onurlu hayat mücadelesini anlamışlardır. Uzun süren kendimi dinleme ve Ana kaybını atlatma çabalarıyla beraber onların hikayesinde eksik kalan kısımları kendimce birleştirmeye çalıştım.

Daha sonra tekrar yazacağım ama özünde kırık bir aşk hikayesinde 63 yıl öncesinin Türkiye’sinde geçen travmatik bir olaya karşın (nedeni, sebebi belli olmayan bir ölüm veya başka bir aşk hiyakesi?) ANA’yı olduğu gibi karşılıksız seven bir ADAM var. O kadar ki ANA’nın yerine yıllarca hapsi göze alan birisi.. Kendi idealleri vardı. Okuyamadı, okutulmadı, okuldan kovuldu, ama kendi çocukları dahil birçok kişinin okumasına vesile oldu, oldular…

Babam son günlerini yaşıyor. Herkesin babası kendi kahramanıdır. Bu da benim BABA’m.

Babam, anlamasan da bilmesen de “BABALAR GÜNÜN KUTLU OLSUN”. Allah senden razı olsun.

Leave a Reply