SURIYE'NIN IDLIB KENTINDE, ESAD REJIMINE BAGLI GUCLERIN DUZENLEDIGI HAVA SALDIRISINDA SEHIT DUSEN 33 ASKERDEN BIRI OLAN UZMAN ONBASI GUVEN KURTULMUS’UN (23) ACI HABERI, BITLIS’TE YASAYAN AILESINE ULASTI. SEHIDIN 4 AYLIK EVLI VE ESININ HAMILE OLDUGU OGRENILDI. FOTO: BITLIS-DHA

Biraz da hayatın içinden konuşalım.

Bilindiği üzere 33 askerin şehit haberini vermek Hatay Valisi Rahmi Doğan’a düştü. Ne Cumhurbaşkanı Erdoğan ne görevi gereği Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ne de Genel Kurmay Başkanı Yaşar Güler  bu acı haberin sorumluluğunu alarak halka bildirmedi.(bildiremedi).

Bu vehim saldırıdan sonra milli yas ilan edilmedi.  Genelkurmay Başkanlığı saldırıdan ancak  2 gün sonra şehit olanlar için taziye mesajı yayımladı. Genelkurmay’ın bu tutumu sosyal medyada tepki çekti.

CB Erdoğan Idlib saldırısından 2 gün sonra kameraların karşısına geçti ve dedi ki:

  • Mesela diyorlar ki; ‘Sizin orada ne işiniz var? Şu anda Suriye tabii ki işgal altındaki topraklarını korumak durumundadır.’ Bunu da çok açık net söyleyenlere söyledim. Dedim ki ‘Kusura bakmayın biz oraya Esed’in davetlisi olarak gitmedik. Biz oraya Suriye halkının davetlisi olarak gittik ve Suriye halkı ‘Tamam iş bitti.’ demeden bizim oradan çıkma niyetimiz de yok.” 
  • ABD Başkanı Trump ile aralarında geçen konuşmayı gülümseyerek anlattı. İsteyenler konuşma metnini okur.
  • Sınır kapılarını Türkiye’de yaşayan göçmenlerin AB ülkelerine gitmelerine izin vermek anlamında açtığımızı söyledi.
  • Türkiye’ye verilen sözlerin tutulmadığından yakındı. “Bize verilen söz neydi? YPG’yi, PYD’yi bunlar bu bölgelerden çıkaracaklardı. Ne Rusya verdiği sözü tutabildi, ne Amerika… Çıkaramadılar. Şu anda PYD de YPG de buralarda yine terör estiriyorlar. Bunları her iki liderle de (Putin ve Trump) paylaştım. “ ifadelerini kullandı. 
  • CHP Lideri Kemal Kılaçdaroğlu’nu hedef aldı. Dedi ki: “Dün gün boyu liderlerle görüşmelerimiz oldu, ana muhalefetin başı hariç. O, arama lütfunda bulunmadı. Neymiş ben onu arayacakmışım. Ben seni ne arayım ya, dünya bizi arıyor, sen de bizi ararsın, biz de sana bütün detaylarıyla her şeyi veririz.”
  • Gündemin konusu olmamasına rağmen gezi olaylarına değindi.  Erdoğan, “Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi’ni 3 gün, 3 gece işgal ettiler ve orada bira şişelerini, bira kutularını hep o dönemde topladık.” dedi. 

Bu konuda caminin müezzini Fuat Yıldırım  bu iddiayı doğrulamadığı için biliyorsunuz apar topar Başakşehir’in Kayabaşı köyüne tayin edildi. Bu atama üzerine tenzil-i rütbe iddiasıyla Diyanet’e dava açtı. Müezzin Fuat Yıldırım ifadesinde “Benim hiç bir kişiye içki içildi veya içilmedi diye bir ifadem olmadı. Tüm beyanlarımda içki içilip içilmediğini görmediğimi söyledim.” 

Olayı bizzat yaşayan müezzinin ifadelerine rağmen niçin  bu konunun gündem edildiğini de anlamak mümkün değildir. 

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Edoğan’ın konuşmasına tepki vererek:

“Erdoğan’ın yaptığı konuşma beni derinden yaraladı Daha cenazeler defnedilmedi. Bu nasıl bir konuşma? Derdi benim. Ya arkadaş benden ne istiyorsun sen? Söz veriyorum. Millet ittifakının iktidarında şehitler tepesi boş kalacak.”

Özgür Özel ise  Twitter’daki eleştirinde:
36 Mehmetçiğin şehit olması olağan bir hadise değildir. Bu sebepten o gece olağanüstü güvenlik toplantısı yapılmıştır. NATO ve BM Güvenlik Konseyi olağanüstü toplanmıştır! Olağanüstü toplantıya çağrılıp toplanmasına engel olunan tek yer Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.

Bildiğimiz kadarıyla TBMM 3 Mart Salı günü basına kapalı olarak toplanacak. 

Daha ilerleyeceğiz ama  resmi rakama göre 36 vatan evladından sadece birine bakalım diğerlerini anlayalım.

Cumhuriyetin haberi. Jandarma Uzman Onbaşı Güven Kurtulmuş.

6 ay önce evlenen şehit Güven Kurtulmuşun eşi 4 aylık hamile.  Şehit olan Jandarma Uzman Onbaşı Güven Kurtulmuş’un Bitlis’in Güroymak ilçesine bağlı Budaklı köyündeki baba ocağına acı haber ulaştı. Güroymak Kaymakamı Muhammed Furkan Sancaktutar, beraberindeki askeri yetkililerle Budaklı köyüne giderek, şehidin ailesine şehadet haberini verdi. 112 Acil Sağlık ekiplerinin hazır bekletildiği köyde, şehadet haberinin verilmesinin ardından şehidin evi ve köy girişine Türk bayrağı asıldı. 

Buna benzer gariban ailelerin ana kuzuları şehit oldu.

36 tabutu yan yana getirsek neler hissederiz?  

Şehitler tepesi boş kalmayacak diyor.   Hadi gelin siz bu çocuğun ailesine karısına bunu anlatın bakalım.  Bu ana kuzusu  vatan toprağını savunurken şehit olmadı. Resmi amacı Türkiye’ye 50-60 bin terorist gelmesin diye ön savunma amacıyla Idlib’e gönderilen Suriye topraklarında, o toprakların sahibi tarafından terorist diye kabul edilen ÖSD savaşçıları ile Suriye’ye karşı savaşırken Rus uçaklarından atılan bomba ile şehit oldu.

Şimdi belli ki askerlik yapmış ve şehit ailelerine acı haberi veren bir askeri personelin Twittir’da yazdıklarına kulak verelim:

Siz oğlu şehit olan aileye
acı haberi vermeye gittiniz mi hiç?
Hayır mı? Dinleyin o halde;
Sabah daha mesaiye başlamadan yazılı bi emir düşer önünüze
Yukarı köyden Ahmet oğlu Mehmet şehit düşmüştür
Yarabbim dersin, dağa çıksam üç gün aç susuz kalsam da şu haberi vermesem..
+++

Ama giyersin tören üniformanı, birkaç Mehmetçikle birlikte, hastaneden gelen ambulansı alırsın arkaya, düşersin yola. Vatandaş da öğrenmiştir artık, önde bir askeri araç, arkada bir ambulans ile geliyorsa bir eve ateşin düştüğünü..
+++

Yaklaştığın her kasaba veya köyün buz kesildiğini hissedersin İçinden geçip gittiğin her yer rahatlar.. Neyse varırsın köye. Askerde evladı olan her haneden inceden bir sızının yükseldiğini, “aman bizim eve doğru gelmesin” diye dua edildiğini duyar gibi olursun.. +++
Bütün köy donmuştur adeta.. Herkes büyülenmiş gibi izler seni Hangi eve gidilecek diye ıstıraplı bir merak sarar ortalığı.. Şehidin evine doğru yaklaşmaya başladığında, bahçedeki ihtiyarın büyülenmiş gibi sana baktığını, bacaklarının titrediğini, elindeki bastondan güç alarak
+++
Elindeki bastondan güç alarak zar zor ayakta durmaya çalıştığını görürsün. Ayakların geri geri gider. Pencerelerde bir hareket başlar ve kapının önüne telaşla bir anne çıkar, bir sana, bir arkanda yere bakan Mehmetçiklere, bir de ambulansa bakar. Sonra atar kendini yere.
+++
Oğlu daha toprak altına girmeden o ana düşer toprağa.. Öyle bir vurur ki yere, Zelzele oluyor sanırsın.. Konu komşu yığılır, Bin feryat bin figana karışır, Dersin ki kıyamet budur… Kimi ana önce sana doğru koşar, ellerine sarılır, son bir umutla yüzüne bakar,
+++
“Yaralı değil mi komutan?” der; Başını öne eğer, hiçbir şey diyemezsin. Dizlerinin bağı çözülür, çökersin anayla birlikte yere, o ağlar sen ağlarsın.. Hemşire elinin titremesinden, gözünün yaşını silmekten sakinleştirici iğneyi yapamaz bile..
+++
Baba.. Fidan gibi evlatlarını vatana feda eden o babalar.. Sicim gibi gözyaşları dökülürken gözünden, acıya garkolmuş bir gururla, “Vatan sağ olsun, vatan sağ olsun şehit babasıyım ben” dediğini duyarsın Kimi içine akıtır gözyaşlarını, kimi de donar kalır..
+++
Kimi günlerce konuşamaz, Kimi dua eder, kimi beddua.. Kimi kendi saçlarını, kimi saçlarımızı yolar, ne şapka kalır başınızda ne rütbe omuzlarınızda, söker atar.. Asıl büyük kıyamet bir iki gün sonra kopar. Gerçekle yüzleşme günüdür.. Bu sefer cenazeyle birlikte varırsın köye
+++
Tören mören hak getire.. Köylü alır şehidini omuzlarına, yer yerinden oynar, ne protokol kalır ne düzen.. Kimi “Evladımı en son haliyle hatırlamak istiyorum” der, görmek istemez naaşını… Kimi de illede “Göreceğim” der, Gösteremezsin ki; Ya yüzü yoktur ya bacağı..
+++
Yanımızdaki bi üsteğmen yada yüzbaşı elinde daha önce de okuduğu, sadece isim hanesi değiştirilmiş standart metni okur, “Kanı yerde kalmayacak” diyerek, bitirir konuşmayı.. Tabuta sarılı analar, babalar, bacılar, gardaşlar duymaz bile bunu, duysa da inanmaz..
+++
Sonuç olarak; Orada bir mezar, bir bayrak, bir ana, bir de baba kalır.. Her gün daha da duyarsızlaştırılan toplumumuzda akşam 45 saniyelik haber olarak izlersiniz siz de.. Okuduğunuz için teşekkürler. Saygılarımla...

Kabul edelim. Suriye devleti kendi ülkesinde 2011’den beri devam edegelen iç savaşı Iran ve Rusya’nın desteğiyle kazanmıştır ve ele geçiremedikleri tek yer Idlib’tir.  Idlib’i de ele geçirmeye ve kendilerine muhalif olan grupları yenmeye kararlılar ve bu kararlılıkla Rusya’nın ateş ve hava gücüyle Idlib’i ele geçireceklerdir.  Bu harekat sırasında suçsuz günahsız insanları öldürürseler bu onların kabahatidir ve uluslararası toplum sessiz kalmayacaktır elbet.  Göç dalgası olursa Türkiye sınırına yakın bir yerde diğer ülkelerin de yardımıyla kamplar kurularak göçmenler buralara yerleştirilebilir. 

Suriye rejimi tarafından çevrelenen 15-16 Türk gözlem noktası var Idlib’de.  Bunların hepsi ters bir durumda rejim hedefi olabilir.  İçlerinde belki yüzlerce askerimiz var.  Hepsini mi şehit vereceğiz göz göre göre?  Patriotla veya herhangi bir füze savunma sistemiyle diyelim ki Rus uçağı düşürdük.  Peki ne olacak o durumda?  Otuzaltı askerin öldüğü saldırı 27.Şubat’da akşam 18:00 saatlerinde Reuters haber kanalında geçen ve Rus televizyonlarına atıfta bulunan;

Türk askerleri füzelerle Rus uçaklarına saldırıyorlar” haberi ardından geldi. 

28.Şubat’da yapılan saldırıya Yenişafak gazetesinin haberine göre 10 Rus ve rejim uçağı katıldı.  Türk askerlerinin bulunduğu binalar özellikle hedef altına alındı.  Yenişafak gazetesi haberi linki  

Biz verilen şehitler için rejimi suçlarken 36 askeri ve belki daha fazlasını öldüren bombalar Rus uçaklarından geldi. Deniz Bayramoğlu’nun Twitter’dan bildirdiğine göre:

Idlip saldırısında kullanılan uçaklar: 2 adet Su-22. Suriye Hava Kuvvetleri. 2 adet Su-34. Rusya Hava Kuvvetleri. Binaları vuran mühimmat: KAB-1500L. Bunker buster denilen lazer güdümlü bir bomba. Bu bomba sadece Su24, 30, 30MKK, 34, 35 tipi uçaklarla Mig-27’lerde kullanılıyor.

Böyle bir saldırıyı rejimin yapamayacağını biraz araştırma yapan herkes anlayabilir.   Halbuki saldırıdan sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov:

Bize verilen koordinatlarda Türk askerlerinin konumu belirtilmemişti. Vurulan terörist grupların arasında kaldılar. Koordinatlar verilseydi trajedinin önüne geçilebilirdi”

Demek istiyor ki, onların defalarda belirttiği ve ifa ettikleri üzere “Türk askeri onlar tarafından terorist olarak tanımlanan gruplarla birlikte hareket ediyor”.  

Benim anlamadığım ve itiraz ettiğim husus biz niye ÖSD ile birlikte Suriye topraklarında Esed’e karşı mücadele veriyoruz?  Esad rejiminin hamisi Rusya’dır. Dolayısla bu savaşta karşımıza aldığımız güç Rusya’dır. Türkiye’nin böyle nükleer bir güce karşı NATO ve Amerika desteği olmadan ve üstelik savaştığımız bölgenin hava sahasını kullanamadan karşı koyma savaşma şansı var mıdır? Daha kaç şehit vermemiz gerekiyor bunu anlamak için?

Son söz olarak bir şehit annesinin sözü kulaklarımızda olsun:

“Şehidin helvası sizin ocakta kavrulmadığı sürece, size hep tatlı gelecek…”

Show TV haber’den Ece Üner’in yürek parçalayan sözleri ile sizleri başbaşa bırakıyorum.

33 şehidimiz var..
Biz süslenip püslenip çıkıp bir solukta sunuyoruz bu haberleri de..
canlar, o canların anaları, babaları, çocukları, sevgilileri, eşleri, aşkları
hayalleri, umutları, hikayeleri ne oluyor?
Nereye gidiyor?
Başımız sağ olsun deyip, kameri açısını değiştirip,
başka bir habere geçince bitiyor mu?
Bitecek mi?
Vatan Sağ olsun!!!
Elbette vatan sağ olsun da
Vatan dediğin kaybettiğimiz o evlatlarımız değil mi?
İnsanın ne nefesi, ne göğüs kafesi yetiyor,
böyle şiddetli bir acıyı telaffuz etmeye

BU DEFA UNUTANIN HAKİKATEN VİCDANI KURUSUN.

Bu yakarışı hepimiz duyalım. Şehitler tepesine daha şehit vermek   İ S T E M İ Y O R U Z. 

Saygılarımla,

Mehmet Yörük

Leave a Reply