Muhteremler,
Güne üzücü bir haberle başladık.
Suriye’nin İdlib bölgesinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yapılan hava saldırısı sonucu 33 asker hayatını kaybetti. Hatay Valisi Rahmi Doğan gece saatlerinde yaptığı açıklamada İdlib’de TSK’ye yönelik hava saldırısının Suriye hükümetine bağlı güçlerce gerçekleştirildiğini belirterek hastaneden yaralı askerlerin de olduğunu belirtti ve “Hastanelerdeki yaralı askerlerimizin hayati tehlikesi bulunmamaktadır” dedi.
Internet’de dolaşan haberlere ne kadar inanırız bilmem ama şehit sayısının daha fazla olduğu yazılıp çiziliyor. Herşeyden evvel bu saldırıda hayatını kaybeden askerlerimize Allah’tan rahmet ve ailelerine sabır dilemekten başka elimizden bir çare gelmiyor. Ateş düştüğü yeri yakar. Pırlanta gibi ana kuzuları malesef Idlib’deki saldırıda can verdi.
Bültenlerimizde Idlib konusunu çok işledik. Rus ve Türk tarafının konuya bakış açılarının oldukça farklı olduğunu medyaya verilen demeçlerden alıntılar yaparak gösterdik.
Konuya yakından takip eden analistler açısından da Idlib^’de Suriye ve destekçisi Rusya’nın operasyon konusunda kararlı oldukları ve Türk askerlerinin sahada olmamaları konusunda uyardıkları biliniyor.
Gazete Duvar’dan Musa Özuğurlu’nun yazısnı aşağıdaki linkde veriyorum.
Özet olarak der ki:
“Günlerdir yaşanan tırmanışın sonuçlarından birinin bu olması sürpriz değil. Rusya son zamanlarda Türkiye’ye yönelik açıklamaların dozajını arttırıyordu. Bu mesajlar sadece sert eleştirileri değil uyarıları da içeriyordu ancak Ankara bu uyarıları dikkate almadı.
Sahada savaşın böyle bir sonuca yol açması kaçınılmaz bir durum ancak Türkiye tarafı kayıpların bu denli büyük olabileceğine ihtimal vermiyordu (Hayatını kaybeden asker sayısının çok daha fazla olabileceği belirtiliyor). Askeri açıdan içinde bulunulan büyük bir başarısızlık hikayesinden bahsediyor da olabiliriz, bu da işin bir başka boyutu.
Dikkat edilmesi gereken bir başka nokta Rusya’nın “Suriye güçleri terör gruplarına yönelik saldırı yaptı” açıklaması. Rusya bu açıklama ile “Türkiye’nin yapmış olduğunu” yaptı. Türkiye daha önce “muhalifler rejim unsurlarına karşı savaşıyor” ifadelerini de kullanıyordu. Şimdi Rusya “ben değil, Suriye ordusu vurdu” diyor. Böylece hem sorumluluk almamış oluyor, ama daha önemlisi TSK mensuplarının terör gruplarının arasında savaştığını ve bu nedenle hayatını kaybettiğini vurgulayarak sorumluluğu Türkiye’ye yüklemiş oluyor. Açıklama Rusya’nın bu konuda kararlılığını da gösteriyor.
Bundan sonra Türkiye Batı blokunu ve NATO’yu devreye sokmaya çalışacaktır, ancak NATO’nun bu sürece bu başlık altında dahil olması Rusya-NATO karşılaşması anlamına gelir. Bu nedenle NATO’nun Türkiye’nin istediği (fiili) şekilde müdahil olma konusunda tereddütlü davranabileceği öngörülebilir. Aksi savaşın başka bir boyuta taşınması demek olur. NATO’nun 5. maddesi ise burada işletilebilir bir madde değil. Zira bu madde “bir NATO üyesinin topraklarında hedef alınması durumunda” geçerli. Ancak gelişmelerin yaşandığı yer NATO ülkesinin (Türkiye’nin) dışında.”
Dün Reuters haberinde akşam saatlerinde Rus devlet televizyonuna göre “Türk askerleri Idlib’teki Rus uçaklarına Füze saldırısı düzenliyor” haberi gelmişti. O aşamadan itibaren çatışmaların yoğunlaştığını varsaymak gerek.
Saldırı sonrası Rusya Savunma Bakanlığı;
“Dün Suriye’nin İdlib bölgesinde topçu ateşine uğrayan Türk askerlerinin o alanda olmaması gerektiğini, Türk makamların askerlerin yeri konusunda önceden Moskova’ya bilgi vermediğini”
açıklamasını yaparken devamında
“Türk askerlerinin bulunduğu bölgeye Rus uçaklarının hava saldırısı düzenlemediğine dikkat çekilen açıklamada, ölü ve yaralıların tahliyesi için Suriye ordusunun ateşi durdurması için Rusya’nın her türlü çabayı sarf ettiği”
ifade edildi. Açıklama RIA haber ajansında yer aldı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun saldırıya karışılık olarak“bilinen tüm Suriye hükümet hedeflerinin hava ve kara birliklerince ateş altına alındığını” Twitter hesabından duyurdu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg telefonda görüştü.
Bir Türk yetkili ise Reuters’a yaptığı açıklamada, “İdlib’deki saldırılardan kaçan Suriyelilerin Türkiye’ye geçeceği beklentisiyle Türkiye’de bulunan mültecilerin Avrupa’ya geçişinin artık engellenmeyeeceğini” söyledi.
“Türkiye yıllardır 3.5 milyon Suriyeli mülteciye evsahipliği yapıyor. Bu yükü hiçbir ülke tek başsına karşılayamaz… Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya kara ve denizden geçişini engellememe kararı alındı” diyen yetkili şöyle devam etti:
“Polis, Jandarma, Sahil Güvenlik Kuvvetleri ve sınır güvenliği yetkililerine (Avrupa’ya geçişlere) müdahalede bulunmamaları talimatı verildi.”
Türkiye yıllar öncesi yapması gereken ve mültecilerin yükünü Avrupalılarla paylaşma hamlesini yeni gerçekleştirmiş oluyor. Bu kararın ardından Yunanistan Idlib’deki gelişmeler sonrası kara ve deniz yollarında sınır güvenliğini üst düzeye çıkardı.
NATO, büyükelçilerinin Türkiye’nin talebi üzerine “Suriye’deki gelişmeler hakkında istişarelerde bulunmak üzere bugün TSİ ile 1200 civarında bir araya geleceğini” açıkladı.
Stoltenberg Twitter’da yaptığı açıklamada “Bugün NATO Konseyi, Suriye’deki durumla ilgili NATO’nun kurucu Washington Anlaşması’nın 4. maddesi uyarınca istişarelerde bulunmak üzere Türkiye’nin talebi üzerine toplanacak” demişti.
NATO anlaşmasının 4. maddesine göre ittifak üyeleri toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlığı veya güvenliğinin tehdit altında olması halinde istişare talep edebiliyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg telefonda görüşmüştü.
NATO Genel Sekreter Jens Stoltenberg’in büyükelçilerin toplantısından sonra TSİ 1345 civarında basın toplantısı düzenleyeceğini belirtti.
Daha önce Musa Özuğurlu’nun yazısında belirttiği üzere NATO açısından üye ülke Türkiye’nin toprağı saldırı altında değil. Güvenlik konusundan hareketle NATO’nun Türkiye – Rusya ve Esad rejimi arasında yer alan çatışmalarla ilgili ne karar alacağı önemli olacak. En önemli konu da Suriye’nin hava sahası için uçuşa yasak bölge ilan edilip Rus uçaklarının hakimiyetinin sonlandırılıp sonlandırılmayacağı olacak. Türk toprakları tehdit altında olmadığı sürece açıklamanın tarafları sakinliğe davet edip barış görüşmeleri ve itidal olarak yapılmasına yönelik olabileceği benim kanaatimdir.
Rusya iddialarının aksine bugün Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar bir açıklama yaptı. Akar yaptığı açıklamada:
“Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) birliklerinin İdlib’de bulunduğu yerlerin önceden Rusya’nın sahadaki yetkilileri ile koordine edilmesine rağmen dünkü saldırının gerçekleştirildiğini”söyledi.
“Birliklerimizin bulunduğu yerler önceden Rusya’nın sahadaki yetkilileri ile koordine edilmesine rağmen bu saldırı gerçekleştirilmiştir” dedi.
Akar “ilk atışa müteakip bir kez daha uyarı yapılmasına rağmen saldırının devam ettiğini belirterek, bu hava saldırıları sırasında ambulansların da vurulduğunu” kaydetti.
Rusya, Kalber seyir füzeleri ile donatılmış iki savaş gemisini Suriye kıyılarına doğru Akdeniz’e gönderdiğini açıkladı. Bugün Sözcü gazetesi Amiral Makarıv isimli fırkateynin Istanbul Boğazı’ndan geçisini fotoğraflamış.
Idblib’de neden olduğumuza dair CHP Genel Başkanı Kemal Kılaçdaroğlu’nun açıklamaları var.
Aşağıdaki linkden takip edebilirsiniz.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları
Satırbaşları olarak:
- Koskaca Türkiye Cumhuriyeti Devleti “Ben orada teröristlerle mucade etmezsem yarın bu teröristler gelecek bizim topraklarımıza, bizim topraklarımızda Suriye’deki şehitlerden çok daha fazla şehidi biz kendi topraklarımızda vereceğiz” diyor.
- Peki sen ordaki terör unsurlarıyla mı mücadele ediyorsun? Hayır… Kiminle mücadele ediyorsun? Esad’ın askerleri ve Suriye ordusuyla mücadele ediyorsun. Senin Suriye ordusuyla ne ilişkin var? Niye oraya gidiyoruz? Bizim askerlerimiz niçin şehit olsun?
- Söyledim grup toplantısında. Bir tek askerimizin tırnağı bütün Suriye topraklarından daha değerlidir. Benim askerim, bu ülkenin askeri,, bu ülkenin evladı neden orada şehit oluyor?
Koronavirus
Koronavirüs salgınının Çin dışında ivme kazanması sürerken Güney Kore’de kaydedilen vaka sayısı 2.000 ile yeni bir eşiği aştı. Virüsün artık yeni yayılma merkezleri olarak görülen İtalya ve İran’da da daha fazla vaka açıklanıyor. Küresel vaka sayısı 83 bini geçerken ölü sayısı ise 2.858’i buldu. Çin’de ise vaka artış sayısı geriliyor. Çin vakaları 327 artışla 78.824’e çıktı. ABD ise önlem seviyesini artırıyor. Kaliforniya eyaletini yakın zamanda Asya’ya seyahat etmiş 8.400 kişiyi virüs belirtisi gösterip göstermediklerini incelemek için takibe aldı. ABD sağlık otoriteleri de daha fazla kişiye test yapılması için kriterlerini yumuşattı. Bu istatistikler karşısında hükümetler kamu harcamalarını artırma hamleleri yaparken şirketler de ek önlemler alıyor. Japonya’da Başbakan Shinzo Abe’nin bir danışmanı ülkenin virüsle mücadele çerçevesinde 45 milyar dolar ek harcama yapması gerektiğini söyledi. JPMorgan ise küresel çapta zorunlu seyahatler dışında çalışanlarının seyahatlerini yasakladı.
Yurt dışı piyasalarda kan banyosu
Koronavirüsün global bir kriz potansiyeli taşıması sebebiyle 2011’den bu yana en kötü gününü geçiren Wall Street borsalarında tünelin ucunda ışık henüz gözükmüyor. S%P 500 endeksi Perşembe gününü %4,4 ekside kaparken 2011’den bu yana en
sert günlük düşüşünü yaşadı. Haftalık %11 düşüş, zirveden en
hızlı geri çekilme olarak kaydedildi.
Sabah saatlerinde %0,7 düşen S&P 500 vadelileri Cuma günkü açılışın da pek parlak
geçmeyeceğine işaret ediyor. Yatırımcılardaki korku Asya seansına da sıçradı. Japon Topix %4, Çin Şanghay Bileşik %3,4, Güney Kore Kospi endeksi ise %3 düşüş kaydediyor. Citi analistleri yayımladıkları raporda “Hisselere giriş için paniğe yakın bir seviyeyi beklemeyi tercih ederiz. Henüz bu noktada değiliz” diyerek yatırımcıların henüz “dipten alım” isteğinde olmadığını yansıttı.
Virüs etkisi diğer varlık sınıflarında da etkili oluyor. WTI ham petrol varil fiyatı 46 doların altına gerileyerek kritik bir seviyeyi kırdı.
ABD ve Avustralya 10 yıllık tahvil getiriler rekor düşük seviyelerine yakın seyrediyor. Panik havası kur cephesinde de görülüyor. Japon yeni dolara karşı %0,6 yükselirken offshore yuan %0,1 geriliyor. Dolar/Yuan 7,0183’e kadar yükseldi. EM kurlarında ise en sert satışlar %1,1 ile Endonezya rupisi ve %0,8 ile Güney Afrika randında görülüyor.
Yurt içi piyasalar
USD TRY dün gelen negatif haberlerden sonra ve yurt dışı piyasalarında getirdiği baskı ile 6,25 seviyelerinden işlem görüyor. Bu seviye Eylül 2018’den beri en yüksek gün içi seviyeye tekabül ediyor.
Borsa İstanbul, SPK’nın açığa satış yasağına rağmen %10 düşüşle açıldıktan sonra kayıplarını kısmen telafi ederek %3,6 civarında.
Bankacılık endeksinde kayıplar %6’yı aşarken tahvil getirileri CDS’ler yükselişte, satış baskısı TL cinsi yatırım araçlarının genelinde etkili. Bir area Türkiye’nin CDS’i %3,5’lara kadar çıktıktan sonra %3 civarına stabilize olmuş görünmektedir.
Bankacılara göre küresel piyasalarda riskten kaçış, ABD tahvillerinin tarihi düşük seviyelere gelmesi ile Libya ve Suriye kaynaklı jeopolitik endişeler dolar/TL’yi yukarı yönlü baskılayan en önemli unsurlar, kamunun döviz arzı ise TL’deki değer kaybını sınırlandıran en büyük etken konumunda.
Burada bültenimizi kapatıyoruz.
Saygılarımla,
Mehmet Yoruk
NOT: Bu bültendeki bilgiler ve veriler piyasa veri sağlayıcılarından ve finansal kuruluşların araştırma raporlarından derlenmiştir. Herhangi bir yorum ve ifade varsa şahsi görüşlerimi ifade etmektedir. Bültenin amacı piyasa verileri ve gelişmeleri hakkında bilgi vermektir.