ANA IV’den devam….

2.4.2019 15:35

Köylerdeki yerini bile bilmediğimiz ekip biçmediğimiz tarlaları saymazsak maddi olarak iki eşarp ve belki çocukluğumun simgesi keçilerimizin çanlarından bir tanesi…

Eşarplar ve çan hatıra olarak kalacak.. Onun sevgi dolu yüreği, hayvanlara olan aşkı, içinden sevmesi, her türlü zorlukda kaya gibi dimdik durması, kadere boyun eğmemesi bana yol gösterecek. Rahat uyu anam.. Benimlesin.. Kalbimdesin….

Emekli olunca bir keçi besleyeceğim. Dağlarda ruhunu arayacağım. Onun sevgisinde seni bulacağım. Keçinin adı da Sultan olacak. Beraber büyütüp kıyamadığımız Sultan gibi…

Üç çocuğu, eşi ve kendi anasıyla birlikte olduğumuz renkli bir fotoğraf. Yatağının yanındaki pencerede beşimizin bu fotoğrafı dururdu. Anneme ve babama bazen “Kocaman” derdim.

https://scontent-vie1-1.xx.fbcdn.net/v/t1.0-9/55875058_10157222430862002_6701395535888121856_n.jpg?_nc_cat=104&_nc_ht=scontent-vie1-1.xx&oh=40585f93b5162231953bc232d225d0cc&oe=5D4F1398
Soldan sağa: Hüseyin, Ablam ve Ben arkada. Ortada: Babam ve Annem.. En önde Anannem

Çan köyden kaldı demiştim… Sanırım annemin kardeşi Muzaffer dayı vefat ettiğinde veya bir sonraki ziyaretimde köyden yengem verdi. Benim çocukken dayı oğlu Mehmet ile birlikte oğlaklarını güttüğümüz keçilerden birinin çanı… O da anneannemin hatırası diyelim..

Pahalı bir ziynet eşyası bırakamadı.. Birkaç altın bileziği vardı. Onu da ben Amerika’ya mastera giderken bozdurmuştu.

“Ben onları sana geri alacağım ana” dedim o zaman.

Almak nasip olmadı. O istemezdi, istemedi. Ben de almadım. Hem ne gerek vardı.
Finansal dünyada sözüm senet olan ben bu sözümün üstüne yattım.

Bize hayvan sevgisini öğretti ve adeta kalplerimize kazıdı. Hayvanlarla konuşur, isimleriyle hitap eder, onları doyurmadan kendi yemeğini yemezdi. Bazen de bu yüzden atışırdık.


Liseye giderken yazları evde bulunan üç beş ineğin sabah bakımı bana aitti. Anam gece 4:00 gibi kalkar tütün kırar, ben 7:00 gibi uyanır, önce kahvaltımı eder sonra ineklerin sabah yemini verirdim. Bazen ben kahvaltı ederken yanıma hışımla gelir:

“Onlar aç orda, sen kahvaltı ediyorsun oğlum…Yazzık değil mi onlara?. Ağzı var dili yok onların..” der.

Ben,
İlk önce ben doyacağım, sonra onlar işte. Şuradan şuraya bir adım atmam. On dakka daha böğürsünler dursunlar...”

der, bir güzel kahvaltımı ederdim. O sinirinden patlar dururdu. Sıklıkla tekrarlanan sabah atışmamız işte böyleydi..

Komşumuz Özkan var. Yaklaşık 20 ineği var ahırda. Biz de yan tarlada tütün diziyoruz yaz günü.. Öğlen vakti Özkan abinin inekler susuzluktan bağırıyor. Özkan abi ise yok, Muğla’da süt satmakla meşgul ve ancak işi öğleden sonraları bitiyor…

Anam “Oğlum şu ineklere su veriver, sevaptır.” diyor.

Ben de acıyorum. Gidip teneke teneke kuyudan su çekip  suluyorum. Bir süre sonra su verdiğim inekler artık beni kanıksadılar, yabancılamıyorlar.. Bazıları su içer, ardından elimi yalarlar teşekkür babına.. O saf duyguyu ve aldığım hazzı hiç bir şeye değişmem.

O zamanlar otantik olacak diye Muğla’nın taş çatlasın 5km dışında olan Karabağlar yaylasında elektrik yok. Hala şehir suyu yoktur. Su ihtiyacı kuyulardan sağlanır. Elektrik 1980’li yılların sonunda geldi.

Özkan abinin ineklerine su verme işini gizliden yapıyoruz çünkü ters adam. Sağı solu belli olmaz. “İneklerime baktılar, nazar ettiler” der bir de. Mazallah bir inek sütten kesilir veya hasta olur vs.. Ahırına veterinerden başka kimseyi sokmaz o. Haberi yoktu adamın neticede ineklerine su verdiğimizden.. Gizliden su verme işini bitirip hemen sıvışıyorum ordan. Mazallah bir yakalasa çekeceğimiz var diye korkuyorum bir taraftan..

Anamın vefatı nedeniyle kendisine söyledim bu durumu.

“Sizden nazar mı olur yaw” dedi. “Kalbi temiz olan adamın nazarı olmazdedi.

Anamın vefatından sonra bizim evde üç gün sabah akşam durdu. Gelene gidene hizmet etti Özkan abi.

Anam vefatı ile birçok kişiyi tanıştırdı bana. Sanki” buluş, gör, hal hatır sor, helallik iste, hikayelerini anlat beni anlat der gibi…” İşte onlardan birisi:

https://scontent-vie1-1.xx.fbcdn.net/v/t1.0-9/55927899_10157222449827002_8422614451538100224_n.jpg?_nc_cat=102&_nc_ht=scontent-vie1-1.xx&oh=a0bc2dbe46f50802f12477e072604702&oe=5D3D42F9
Halise Teyze ve ben…

Babam asker arkadaşının ön ayak olmasıyla Çukurceylan köyünden Muğla’ya gelip bekçi kadrosuyla Emniyet’de işe girer. Muğla’nın Saburhane semtinde önü bahçeli ahşap bir ev kiralar. Kışları tavanı akardı, altına leğen kova koyardık akan sular için. O zamanları bilen, bana anamla birlikte göz kulak olan Halise teyze mesela…Geldi yanıma dedi ki:

“Seni ben büyüttüm oğlum. Ananla birlikte ben göz kulak oldum sana…”

Birisi daha.. Zehra teyze o ahşap evde yan komşumuzdu. Rahmetli oldu. Eski Muğla adetletini bilen, Muğla’nın belli Rumlardan kalma yemeklerini (Saraylı tatlısı, Muğla taharnası) anama öğreten kişi… Anam düdüklü tencere kullanmayı bilmiyor o zaman. Çok çabuk pişiriyor eti vs diyerekten babama bir tane aldırmış. Et eve çok nadir ayda bir giriyor. Pişme zamanı bitince hoooop zorla kapağı uğraşarak açar. Tabii bütün yiyecekler basınçla sağa sola savrulur. Toplayabildiği küçük parça etlerle tekrar normal tencerede yemeği pişirir. Akşam babam eve gelir ama yemekte cok az et var.

Ne oldu yaw niye bu kadar az et var?

Anam: “Ne olacak işte …Zaten 400 gr et. Düdüklüde iyiden küçüldü 🙂 ”

Babam kanar. Sonraları durumu anam anlattı, güldük durduk. İşte Zehra teyze bu yemek olayının inceliklerini köyden gelen bu kadına öğretmiş. Anam nefis Muğla saraylı tatlısı ve karanfilli zerde tatlısı yapardı. Bir de çam sakızlı aşuresi meşhurdu. Tarifler rahmetli Zehra teyzeden…. Zehra teyzenin mezarını ziyaret edeceğim. Ortaokul yıllarında parasız kaldığım zaman onu ziyaret eder, harçlık alırdım üç beş kuruş…İnsan halinden anlayan devran kadınlardı bunlar…

Son olarak Sevim Akcan öğretmenim. İlkokul üçe kadar beni okuttu. Bir vesileyle kendisini bulmak istedim. Dayımım oğlu Mustafa Muğla Milli Eğitim’de çalışıyor. O buldu.
1974 yılında ilkokul üçte bıraktığı beni 45 yıl sonra hatırladı. Mustafa’ya anlatmış çocukluk halimi :

Gözlüklü, sarışın, kocaman kafalı, sıranın en önünde oturan çocuk”

Çocuğum seni çok merak ettim. Hiç aklımdan çıkmadın, seni hiç unutmadım” dedi. “Hakkını helal et çocuğum sana bir haksızlık yaptıysam” diye ekledi. Cumhuriyet ve Atatürk kadını bu işte….

https://scontent-vie1-1.xx.fbcdn.net/v/t1.0-9/55840594_10157222510857002_3610459318446456832_n.jpg?_nc_cat=104&_nc_ht=scontent-vie1-1.xx&oh=10a06672a8576c008c0de250dc29ed9c&oe=5D0C9142
Sevim Akcan öğretmen ve ben (sağda) İlkokul resmi

Sevim öğretmen:

“Annen vefat etmiş duydum, anladım senin annen olduğunu!!!!

dedi. 23.Nisan’da Çocuk bayramında öğretmenimi ziyaret edeceğim. Anamın 52’si olacak. Tüm rahmetlilerinizin sevabına inam hatip lisesinden arkadaslarım okuyacak duaları…

Babamın kız kadeşinin çocuklarının ikisini gördüm ayrıca. Zaman olur inşallah anam gibi daha nice çok hikaye çıkacak akabinde.

Anamın vefatından sonra kardeşimin karısı Şenay keçi ve oğlak almış. Anam severdi keçi diyerekten. Bir de onları anamın mezarına götürmüş:

“Anam bak keçi aldım diye ağlayarak…’  Gelini olarak çok emeği geçti. Allah razı olsun. Anası gibi bellemiş belli ki.

Yaylada oturduğu bankın üzerine güneşlik yaptırmışlar. Burada otururdu rahmetli diyerek.

Ve hayat arkadaşı babamdan ziyaret..

11.05.2019 Bana acının ve çaresizliğin resmini yapablir misin Abidin?

Biz bunlarla avunacağız, hatırlayacağız, anacağız. Allah sizin çınarlarınıza sağlıklı ve uzun ömür versin…Kandiliniz mübarek olsun.

Leave a Reply